All the artworks used on this blog including the header are produced by Demon Mathiel.
Başlık dahil olmak üzere bu blogda kullanılan tüm görseller
Demon Mathiel'e aittir.

27 Mart 2010 Cumartesi

uzun bir uyku bu, içinde her şey var

ilk buluşmamızda defalarca seviştik, ikinci buluşmamızda da. üçüncü, dördüncü ve diğer tüm buluşmalarımızda da. sonra farkettim ki sevişmekten başka bir şey yapmıyorduk buluştuğumuzda. buna aşk mı demeliyim ? saçmalıktan daha fazlası bence.
bundan üç yıl kadar önce tanıştım onunla - nestle olarak adlandıralım. onunla tanıştığımda liseyi yeni bitirmiş, öss yerleştirme sonuçlarını bekleyen ve fransız filmlerine hasta olan bir salaktım. evet salaktım çünkü azıcık aklım olsa arkama bakmadan kaçardım. azıcık öngörüm olsa onun bende nasıl bir saplantıya dönüşebileceğini tahmin ederdim mesela, veya allem edip kallem edip beni kendimden nasıl tiksindirebileceğini. salaktım ama, hala da salağım galiba.
ilk birlikte olduğum kişi değildi, keşke öyle olsaymış. daha doğrusu keşke onunla tanıştığımda bakire olsaymışım. belki o zaman daha dikkatli olurdum, daha fazla umursardım yaptıklarımı. umursamadım.
tanıştık, hayran kaldım. onun kadar kültürlü, onun kadar rahat, onun gibi özgür kimseyle karşılaşmamıştım daha önce. o çok farklıydı, kendine özgüydü ve diğerlerinin kafaya taktığı hiçbir şeyi önemsemiyordu. ben bunlardan çok etkilendim ve şimdi bunun için kendimi öldürebilirim.
beni evine davet etti, ben de bu mükemmel(!) insanı habitatında incelemek için gittim. nasıl oldu, kimin fikriydi bilmiyorum ama seviştik ve benimle birlikte olmak istediğini söyledi. lotoyu tutturmuş gibi salakça sevindim ve milli sazanımız olarak atladım bu teklife. ben gerizekalıyım.
dört buçuk ay çıktık, haftanın dört beş günü buluşup o süreleri yatakta geçirerek. nasıl bir libidosu varsa benimleyken başka karılarla da yattığını öğrendim, delirdim, o da beni aşırı kıskanç ve obsesif olmakla suçladı. ilişkimiz bitti.
ayrıldıktan bir süre sonra aradı, gittim, seviştik. ben abuk subuk umutlarla hala birlikte olmayı düşlerken o bir kız arkadaşı olduğunu söyledi. ağzımı burnumu dağıtsa daha iyiydi valla.
bir süre sonra ben aradım onu, çok bunaldığım bir dönemdi ama kendimle ne derdim vardı bilmem. buluştuk, onun evine gittik, seviştik, sonra ben evime döndüm. daha da bunalmış halde.

bu ve buna benzer şekillerde iki yıl. ya da daha fazlası. her defasında daha çok yıkıldım, kendimden nefret ettim ona karşı koyamadığım için. kimi zaman kendime çok güvendim, güvenimi test etmek için gittim ona, parçalanıp geri döndüm. kimi zaman onu ve onunla yaptığım hiçbir şeyi umursamadığımı idda ederek gittim, yeniden mahvolup geri geldim. başkalarıyla ilişkilerim oldu, ilişkim varken asla görmedim onu, ondan kaçabilecek gücü buluyordum hayatımda başka biri varken. o ilişki biter bitmez onun evinde alıyordum soluğu. bu sırada onun ilişkileri oluyordu ya da olmuyordu, benim gibi kaç hatun vardı elinde ya da yoktu, önemli değildi onun için. hep orda, hep yatağında beni becermeye hazır bir biçimdeydi nestle.
bazen en yakın arkadaşım gibi gördüm onu, bazen tek düşmanım. bazen hayatımı mahvettiğini düşündüm, bazen sahip olamadığım abim oldu kafamda. bu senaryoların hepsi onun yatağında bitti ama.
çoğu zaman içimden, arada bir dışımdan sövdüm ona. pezevenk dedim, s.ktir git hayatımdan dedim, beni ararsan en adi or.spu çocuğusun dedim, daha neler dedim. ben çekip gidince gülüyordur bunlara arkamdan. nasıl olsa aradığında gideceğim ya, bunu bilerek zevke geliyordur pislik.
son bir yılda iki veya üç defa aradı sağolsun, son birkaç ayda hiç aramamıştı ve ben yeniden çarpık olmayan bir yaşam hayalleri kurmaya başlamıştım. nestle'siz bir hayat.

ama şimdi tekrar arıyor. sabah kalktığımda 5 cevapsız arama vardı telefonumda, gün içinde kapattım telefonumu ulaşamasın diye, açtığımda şu aptal kim aramış servisi 6 7 defa daha arandığımı bildirdi, bok varmış gibi. tek şansım aradığı sırada görmemem, gerçi telefona bakmaya korkarak nasıl yaşanır bilmiyorum. ama ondan kurtulabilmek için tek şansım bu, zira kendimle savaşmaktan bıktım artık.